‘’Hiçbir zaman ihtiyacım olan sevgiyi hissedemeyeceğim.’’
Duygusal yoksunluğu kısaca ve net anlatan bir cümle aslında.
Erken çocuklukta anne baba ve çevreden yeterince sevgi, ilgi, sıcaklık hissedememiş bireylerde görülen şema kimyasıdır.
Sevginin bir başarı karşısında koşullu olarak alındığı, anlaşılmayan, kabul edilmeyen, şefkat gösterilmeyen, oyun oynanılmayan, yeterince dinlenilmeyen, ihtiyaçlarına karşılık verilmeyen bu çocuklar sevgiye küser.
Yetişkin olduklarında ise sevgiyi tanımadıkları için soğuk ve mesafelidir. İlişkilerinde tam ve doyurucu yakınlaşmalar, temaslar kuramaz. Yakınlık kurduklarında kaçmak isterler. Çünkü bağ kurarlar ve sonra terk edilirlerse bu yıkımın altından kalkamayacaklarını düşünürler. O yüzden hep mesafelidirler.
Sevgiyle tanışmamış, şefkatin, bağ kurmanın, ilginin, ilgilenmenin ne demek olduğunu bilmeyen bu çocuklar yetişkin olduklarında da eş seçimini soğuk, mesafeli, sevgiyi tam olarak hissettiremeyen kişilerden seçer. Bildiği o dur çünkü, bilindik hep daha güvenlidir. Rahat ve yerleşmiştir. Ve döngü tamamlanır…
Sevgiyi, güveni gösteren bir partnerle tanıştığında da bir süre sonra kusur bularak ya da bağlandığını hissederek terk ederler. Her ne kadar sağlıklı ve doğru kişi olsa da çünkü duygusal yoksunluk şemasını canlı tutamaz, döngüyü tamamlayamaz.
Peki hiç geçmez mi bu şema öğrenemez mi bağ kurmayı?
İstek ve inançla, işe yaramayan, zarar veren bu şemaların üzerinde çalışarak, sabır göstererek destek alarak tabii sağlıklı ilişkiler kurabilmeyi öğrenmek mümkün olur.