Persona insanlarla ilişki kurmak için taktığımız bir maskedir. Jung bu kelimeyi ‘’insanın kendisi olmayan bir karakteri yaşaması’’ anlamında kullanmıştır. Şöyle de denebilir; toplumun onayını almak için, dış dünyaya karşı takındığımız maskedir. Böylece ilişkilerimizi basitleştiririz, bir takım tehlikelerden korunur, bir takım şeyleri elde edebiliriz.
Bu maskeyi bilinçli ya da bilinçsiz takınabiliriz.
Başkalarını etkilemek için ya da istenmeyen yönümüzü gizlemek için…
Maskenin şekli aslında ailenin, arkadaşların, akranların beklentilerine uygun olarak gelişir. Bir kültüre uyum sağlayabilmek, iş ortamına, sosyal bir ortama girmek için personaya ihtiyaç duyarız.
Bebeklik dönemimiz en doğal ve rol yağmadığımız bir dönemdir. Büyüdükçe çevremizin beklentilerini fark ederek buna göre davranmaya başlarız. Bunun boyutunu da gerçek kimliğimizden ne kadar uzaklaşacağımız belirler.
Arkadaş ortamında çok samimi, güler yüzlü davranırken iş yerinde bunun tam tersi şekilde davranabiliriz. Öyleyse hangisi gerçek kişiliktir? Der Jung.
‘’…Normal bir kişilikte bile, karakter bölünmesi imkansız değildir.’’
Bir de herkes tarafından onaylanmayacağını düşündüğümüz yanlarımız var. Göstermeyi tercih etmediğimiz. Jung gölge adını verir buna.
Personanın tam karşıtıdır aslında. ‘’ Kendi hakkımızda bilmek istemediğimiz her şeydir.’’ Ve ekler toplum ne kadar dar ve kısıtlayıcı olursa, gölgemizde o kadar geniş olacaktır. Gölge doğal içgüdüsel insandır.
Bu karanlık yönümüzle bir arada yaşamanın bir yolunu bulmalıyız çünkü zihinsel ve bedensel sağlığımız buna bağlıdır.